Para ve Kazanç

Süpermarketteki yavruyu hatırladınız mı? Hani tam kasada ödeme yapmak için sıra beklerken raftaki bir sürü ıvır zıvıra saldıran yumurcağı. Gelin olayı biraz daha ayrıntılı ele alalım ve hangi işi yapabiliriz sorusuna nasıl ışık tutabileceğine bakalım. Eğer hangi işi yapabilirim noktasındaysanız, her işi yapabilirsiniz demektir (makul olmak kaydıyla). Durumunuzu şöyle özetlemek mümkün: Eskilerin değişiyle belirli bir zanaatınız yok ya da onu şu veya bu nedenle yapamıyor, yapmak istemiyorsunuz. Kendinize alternatif yaratmak istiyorsunuz. Bunun ne olacağı konusunda fikriniz yok, veya var ama siz farkında değilsiniz.

İnternet siteniz için alan adı seçerken, özellikle ticari amaçla bunu yapanların dikkat etmesi gereken bir iki nokta var (gerçi kişisel web sitesi kuracak olanlar için de aynı şeylerin geçerli olacağını varsaymamanız için bir neden yok). Ticaret ya da iş amaçlı site açacakları iki gruba ayırmak mümkün: Halihazırda mevcut bir şirketi olup, belirli oranda markalaşabilmiş kurum ve kuruluşlar İşini sıfırdan internet üzerinde yürütecek gerçek veya tüzel kişiler.

İşinizi ister evinizden idare edin, isterse yüzlerce çalışanı olan bir şirketin sahibi olun, internette bir varlığınızın olması işinizi büyütmeniz, geliştirmeniz ve karlılığınızı artırmanız için önemli. Çağımızın hızlı temposu, bunu yapmadığınız takdirde sizi yaya bırakabilir. Mal satın , hizmet satın, bilgi satın, farketmez. Maliyet düşük, potansiyelse büyük olabilir. İster site kurun, ister sanal dükkan,  izlenecek adımları aşama aşama şöyle özetleyebiliriz: Alan adı (isim) tescili Sitenizin bir adı olmak zorunda ve bir ismi tek kişi kullanabilir. Sitenizi ne zaman isterseniz o zaman açın, ama alan adınızı hemen alın; sonra kalmayabilir. Tasarım Siteniz nasıl gözükecek, kırmızı mı olacak yeşil mi? Ürün mü satacaksınız, hizmet mi sunacaksınız? Bunlar, site tasarlanırken dikkate alınması gereken hususlar. Hosting (barındırma) Sitenizin bir yerde host edilmesi yani barındırılması gerekiyor (ikamet gibi düşünün). Bir hosting şirketi seçeceksiniz. Bu kadar!

Bu günlerde internette sanal dükkan açmak revaçta. İster yeni kurulmuş olsun, isterse sektöründe yılardan beri ticaret yapmakta olsun, her kurum ve kuruluş internette karınca kararınca bir köşe kapıyor ve mal ve hizmetlerini müşterilerine on-line sunup satmaya çalışıyor. Neden bunu yapıyorlar? Korku Halihazırda yerleşik, sektöründe öncü olan ya da başa güreşmeye çalışan şirketleri internette satış yapmaya iten saiklerden belki de en önemlisi bilinmeyene duyulan o korku. Son on yılı gözlersek, teknolojinin gelişimi korkunç ve internetin bundan sonra ne yöne evrileceğini kimse kestiremiyor. Dolayısıyla, aslında hiç de ihtiyacı olmayan şirketler internetteki konumlarını her ihtimale karşı sağlamlaştırmaya çalışıyor. Ters bir şey gerçekleşirse, ki bu mümkün, hazır olmak istiyorlar. Yeni nesilin alışveriş alışkanlığı Yeni kuşaklar teknolojiye çok meraklı, çünkü onunla doğuyorlar. Cep telefonları var, bilgisayar kullanıyorlar, daha az kitap ve gazete okuyorlar. Bu pazarlama şirketleri

Giderek zorlaşan ekonomik koşullar, artan işsizlik, dalga dalga yayılan nakit sıkışıklığı ve küçülerek tasarrufa giderek ayakta kalmaya çalışan şirketler herkesi "Hangi işten para kazanabilirim," sorusunun cevabını aramaya itiyor. Bu bir çok insanı umutsuzluğa iterken, yılmayıp, krizi fırsat görenler de var. Hepsi başarır mı? Bilinmez... Yine de yaratıcı olup diğerlerini umursamayan ve dünyayı değiştirmek isteyenler için mücadele edecek daima bir iki şey var. 21. yüzyıl ekonomisi iki ana grupta iş ve ticaret olanakları sunuyor: On-line, diğer bir deyişle internet üzerinden yürütülen işler * Mal satışı * Hizmet satışı * Bilgi satışı Bir şirket üzerinden yürütülen ticari işler: * İmalat ve/veya ihracat * İthalat, toptan veya perakende * Servis sektörü Ana grupları ve dallarını ileriki yazılarda sırasıyla inceleyeceğiz.

Evet, fikrinizin büyük olmasına gerek yok, dünyayı değiştirmesi yeterli. İlk bakışta şaşırtıcı gibi görünse de, bu ikisi aynı şey değil. Zamanımızın çoğunu tanımadığımız insanlara hayranlık duyarak geçiririz. Gazetede gördüğümüz büyük bir şirketin sahibi, televizyonda izlediğimiz beğenilen bir film yıldızı, harika bir ürün, çok satan bir kitap, vb. Daha da çok zamanımız o insanlara yetişmeye çalışmakla harcanır. Onlarınki kadar büyük şirketler kurmaya, onlarınkinden daha çok satan bir ürün bulmaya, kendi film senaryomuzu yaşama geçirmeye... Gelin, Hugh'nun öyküsünü dinleyelim:

Fikriniz ne kadar özgünse (orjinalse), diğer insanların size verebileceği iyi tavsiye o oranda azalır. Fikir ilk aklınıza düştüğünde, iyi mi kötü mü bilmezsiniz. Diğerleri de bilmez. Çok Çok umabileceğiniz içinizde kuvvetli bir histir. Ve hislerinize güvenmek, iyimserlerin hep iddia ettiği gibi pek kolay değildir. Hislerin bizi korkutmasının bir sebebi var. Yakın çevrenize, dostlarınıza danışmak da pek işe yaramaz. Size yardım etmek istemediklerinden değil, tabii; yalnızca sizin içinizde ne fırtınalar estiğinin çok az farkında olduklarından. Ne kadar anlatmaya çalışırsanız çalışın, çabalayın, bu böyle. Artı, özgün ya da harika fikir sizi değiştirir. Arkadaşlarınız sizi sevse de, değişmenizi istemez. Siz değişirseniz, onların sizinle olan dinamikleri de değişecektir. Her şeyin eskisi gibi gitmesi iyidir, sizi öyle sevmişlerdir; buldukları gibi, her ne olacaksanız o gibi değil. Sözün özü, değişmeniz için eski deyişle saikleri yoktur, ya da kazanacakları bir şey. Ve buna yol açacak

Kendi işiniz bir resim gibidir, siz de bir ressam. Daha büyük, daha canlı, daha renkli fırça darbeleriyle resminizi boyamak için genişlemeye, gelişmeye müsait bir ruh haliniz olması şarttır: Herhangi bir işe girişmeden önce, daha fikir aşamasında bile olsanız, işinizin hacmini, ölçeğini ve ufkunu nasıl genişletebilirim diye düşünün. Gerçekçi ya da pratik olmanız şart değil. Fikrinizin veya bir parçasının nasıl hayata geçirilebileceği hakkında kafa yorun. Yolunuza çıkabilecek engeller neler olabilir? Bu engelleri nasıl aşabilirsiniz ve bu kaça mal olur? Mesela, maliyeti, riski ve doğal olarak da karı paylaşmak için ortak almanız mı daha iyidir, yoksa bilgi, ekspertiz ve müşteri eksiğinizi telafi etmek için eleman mı almanız daha doğru olacaktır? Genişlemiş vizyonunuzu hayata geçirmek için zaman uygun değilse, maliyet çok yüksekse, ya da diğer problemlerin çözümü çok zorsa, kısmen de olsa şimdi yapabileceğiniz bir şeyler var mı? Kalanları sümen altı edin, nasıl olsa her şey değişece

İster kendi işinizde olsun, ister ücretli bir iş, önce küçük adımlarla başlayın, sonra giderek daha büyük adımlar atın. İnsanoğlu mücadeleyi sever, bu doğamızda var. Eğer başlangıç felsefenize uyarsanız, zamanla momentiniz artacak ve ileriye doğru, tabii ve rahatça evrilirsiniz. Hedeflerinizi ve onları erişmek için gerekenleri gözden geçirin: Planlarınız büyük mü yoksa küçük mü? Sizi kısıtlayan ya da engelleyen ne? Gelecekle ilgili vizyonunuzu nasıl genişletebilirsiniz? İleriye gitmek için geçmişte takılmak yerine geleceğinizi idare etmeye odaklanmalısınız. Geçmişten ders alın ama orada kalmayın; bu yalnızca vakit kaybıdır. Şimdiki ve gelecekteki amaçlarınıza ulaştıracak çözümleri düşünmek varken mazinin problemleriyle kafanızı doldurmayın. Einstein hayalgücünün bilgiden daha önemli olduğunu söylemiş. Einstein için söylemesi kolay tabii, ama haklı olduğunu sanıyorum. Hayalgücü ve büyük düşünme olmadan salt bilginin sizi bir yerlere götürmesi mümkün değil. Bilgi tıpkı bir lego

New York Times adına Beta Research Corp'un son yaptığı araştırmaya göre, personel ve insan kaynakları müdürlerine aradıkları elemanda hangi nitelikleri önemli buldukları sorulduğunda, iki özellik ön plana çıkıyor: Etkili iletişim yetisi Kendi yeteneklerine olan güven duygusu. İster yazın, dinleyin, ister konuşun ya da toplantılara katılın, iletişim yetisi işyerinde başarı için kritik öneme haiz. Karınca kararınca hedefimiz, iletişim yetinizi başarmanız için keskinleştirmeye çalışmak olacak ve şu noktalara odaklanacağız: iletişimin amacını kavramak dinleyicileri analiz etmek sözle olduğu kadar vücut diliyle de iletişim kurmak iletişimin etkisini artırmak 

İletişim gündelik yaşantımızın önemli bir parçası. Okulda öğretmenlerimizi dinleriz. Kitap ve dergi okuruz. Arkadaşlarımızla sohbet eder, televizyon izler, internet yoluyla haberleşiriz. İşyeri de farklı değildir. Uzmanlara göre çalışırken zamanımızın %70-80'i iletişim kurarak geçiyor. Memolar yazıp okuyor, iş arkadaşlarımızla konuşuyor, amirlerimizi dinliyoruz. İletişim için iki insan gerekiyor: yollayan ve alan. Burada, yollayan ve alan arasındaki dört farklı iletişim türüne bazen kısa, bazen detaylı olarak dokunacağız: Yazmak Konuşmak Dinlemek Toplantılar Her biri işyerinde başarı için önemli. Örneğin, kötü yazılmış bir kapak yazısı işe alınmanızı engelleyebilir. Keza, etkileyici yazabilmek ya da anlaşılır sunumlar yapabilmek terfi edilip edilmemek anlamına gelebilir. Ken Matejka ve Diane Ramos Em: Speaking and Writing to Catch and Keep a Business Audience adlı kitaplarında bunu tek satırla özetlemiş: "Kariyerinizde ilerlemek için etkileyici ve ikna edici ileti

Les ve Andrew Hewitt'le beraber yazdığı kitabında[1] Luc d'Abadie şöyle diyor: Çocuklukla gerçek yaşamın arasındaki bir yerlerde iki şeyden biri olur, ya ana babanızın, komşunuzun veya bir başkasının hayallerini gerçekleştirmeye çalışırsınız, ya da bir kariyer seçerek para ve statü peşinde koşarsınız. Bunu seçen insanlar tutkularını bir rafta tozlanmaya bırakır ve yaptığı işi beğenmeyen %70 içinde yerlerini alırlar. Her çeşit uzun sürecek başarı için tutku şarttır. Tutkunuz yoksa, yapacağınız her iş eninde sonunda sönecek, ya da en iyi ihtimalle vasat olacaktır. Hayatınızı ya da büyük bir kısmını bu şekilde mi yaşamak istiyorsunuz? Tutku motive eder. Tutkulu insanlar kolay pes etmez; arzuları korkularını siler. Sevdikleri işi yaptıkları için durmak istemezler. Çoğu kişinin "benden bu kadar" diyeceği noktada, onlar önlerine çıkan engelleri aşmak için yaratıcı yöntemler bulurlar. Tutku güçlü ve sarsılmaz bir moment yaratır. Harika fikirleri olan nice insan, sırf